51. BÖLÜM
51. ❝ÇIĞLIK.❞
Ben nasıl bir kadınım?
Ben akıllara bir çığlığı mı getiriyorum ya da gözyaşını mı? Acı mı veriyorum, şifa mı oluyorum? Kırıyor muyum, topluyor muyum? Boğuyor muyum, boğuluyor muyum? Beni tanımlayacak tek bir sözcük hangisi olurdu, ben biliyor muyum?
Nedense Deren bana sen bizim bebeğimizi mi aldırdın, diye sorduğunda aklımdan bunlar geçmeye başlamıştı. Nasıl bir kadın olarak görüldüğüm, bilindiğim... Ya da yalnızca Deren'in baktığı yerden nasıl bir kadını gördüğünü...
Gözlerinin içine baktığım sessiz dakikalardan sonra, "Cevap versene!" diye bir daha sesini yükseltti. "Yaptın mı? Bebeğimizi... aldırdın mı?"
Gözlerini karın hizama yöneltti.
Yutkunarak, "Nereden ne duydun?" diye sordum.
Hiç beklemeden, "Hastaneye gitmişsin!" dedi. Her an daha da korkunç bir şey söyleyecekmişim gibi bakıyordu. "Jinekologla görüşmüşsün! Üstelik... operasyon geçirmişsin!"
Bunları söyledikten sonra bir anda üstüme doğru yürümeye başladı. Karşımda durur durmaz asabi ellerini üzerime uzattığında, derhal parmaklarını yakalayıp, "N'apıyorsun?" dedim.
"Bakıyorum!"
Ellerini sıkıp ittim ve bir adım geri çıkıp, "Sen beni mi takip ettirdin?" diye sordum. "Hastaneye gittiğimi, jinekologla görüştüğümü nereden biliyorsun?"
Elleri titredi. "Doğru mu yani?"
"Soruma cevap ver!"
Gözlerinde bir hayal kırıklığıyla baktı. "Elbette kontrol ediyorum!" diye bağırdı daha sonra da. "Büyükbaban üç gün önce öldü! Etrafında seni de incitmek isteyen birileri olabilir, korumalardan tabii ki haber alıyorum!"
Gözlerim öfkeden, hüsrandan kararırken, "Bir jinekologla görüşmemin tek sebebi kürtaj mı olmalı?" diye sordum. "Cahil misin sen?"
Bir daha bana uzanacaktı ki, sinirlenip daha sert ittim ellerini. Dudaklarını gergince birbirine bastırıp dişlerini sıktı. "Operasyon geçirmişsin! Neyin var o zaman? Kürtaj değilse ne yaptın sen?"
"Doğru," dedim. "Aldırdım, doğru!"
Donup kaldı. Gözleri kararan bu kez kendisiymiş gibi sendeledi. "Hayır..."
"Doktorum doğumunun Haziran ya da Temmuz olacağını söyledi. İkizler ya da yengeç burcu... Ben de o burçlarda çocuğum olmasını istemedim ve aldırdım."
Deren söylediğim hiçbir şeyi anlayamamış gibi gözlerini kırpıştırdı. Bir adım geriye gidip sonra tekrar üstüme geldi. "Dalga geçiyorsun?" dedi.
"Tabii ki de dalga geçiyorum!" diye patladım sinirle. Doğrusu o an sinirli mi yoksa kırgın mı olduğumu hesap edemiyordum. "Bebek aldırmadım, böyle bir şey yok. Kafanda kurmuşsun, inanmışsın, gelip bir de kızıp bağırıyorsun bana? Neden bir telefon açmıyorsun? Hastanede n'apıyorsun diye sormuyorsun?"
Bir anda omuzları çöktü, o kadar rahatlamış göründü ki söylemek istediklerime ara verdim. Bir iki adım daha gerileyip yatağımın üstüne çöktü, avuçlarını yüzüne kapatıp ovalarken, "Başka... başka bir şey gelmedi aklıma," diye fısıldadı. "Rutin kontrollerin mi bilmiyorum ama operasyonu duyunca..." ellerini yüzünden indirip karın hizama baktı. "İyisin değil mi?"
"Ben iyiyim ama sen birazdan iyi olmayabilirsin," dedim sertçe. "Ben hamile bile değilim, ne kürtajı!"
Gözlerini karnımdan çekmeden, "O zaman ne operasyonu geçirdin?" diye sordu. "İyi değil misin? Neyin var?" Bu kez benim için endişelenmiş göründü, gözbebekleri tekrar büyüdü.
Gerçeği söylemem gerektiği için ofladım. "Kendim için gitmedim, operasyon geçiren de ben değilim. İstihbaratta bir hata olmuş."
Konu benden uzaklaştığında ilgisi dağıldı, endişesi yatıştı. Kravatını sinirle çıkarıp elinin etrafına dolarken bakışlarımın sertliği yüzünden bakışlarını kaçırdı ve tekrar bana baktığında, "Angel için bir test sonucu almaya gittim, daha önce operasyon geçiren de o," dedim. "Abimle çocukları olmuyor, bu da onu üzüyor. Abim denemekten vazgeçti ama Angel hâlâ istiyor. Birkaç operasyon geçirdi, tekrar kan verdi. Ben de onun sonucunu almaya gittim, çünkü kendisi cesaret edemedi sonucu doktordan duymaya."
Neredeyse bir dakika boyunca tepki bile vermedi. Kaşlarını çatıp iç çektikten sonra, "Üzüldüm," dedi. "Aklıma bile gelmemişti."
"Bebeğimizi aldırmam bana göre bir hareket olurdu değil mi? Bu yüzden başka bir seçeneğin üzerinde düşünmedin bile."
Kaşları daha sert çatılırken yatağın ucundan kalkıp bana doğru geldi. "Bu ihtimal aklıma geldiği için beni suçlayacak mısın?"
"Yeni bir çocuk için hazır hissetmiyorum ama... hamile olsam aldırmam," dedim doğrudan. "Senin çocuğunu asla aldırmam ama sen inanamıyorsun. Senin için bunu kolaylıkla yapacak birisiyim. Belki de... nasıl bir kadın olduğum en başından belli olduğu için hep bir kuşkun var. Mark'ı aldatan, çocuk kaçıran birisi olduğum aklından çıkmadığı için... böyle şeylerde hakkımda hep en kötüsünü düşünüyorsun."
Ona kızmıyordum, geçmişinde kötü suçları olan herkesi herkes yargılardı. Ben de, o da. Yalnızca kırılıyordum sanırım. Ve içten içe öyle olmadığını inkâr etmesini istiyordum. Çenemi büyük eliyle kavrayıp baş parmağını dudaklarımda gezdirirken, "Sus, böyle şeyler söyleme," dedi. "Asıl sen kendini o kadar suçlu ve katı olarak tanımlıyorsun ki... benim de senin hakkında sürekli acımasız düşünceler içinde olduğumu sanıyorsun."
"Değil misim?" Değilsindir, umarım.
"Olduğum zamanlar oldu, aksini söylemek zaten yalancılık olur. Ama... buraya gelirken Karmen böyle bir kadın, kesin yapmıştır diye düşünmedim." Parmağını dudağımda dolaştırmaya devam edip yüzüme alçaldı. "Bana neden söylemedi, istemeyeceğimi mi düşündü, ya da tekrar anne olmaktan, acı çekmekten korktu mu diye düşündüm."
Deren benimle ilgili olumsuz düşüncesi olsa söyleyemeyecek birisi değildi, çok kez yüzüme karşı bağırmıştı. Dediği gibiyse, korkularımı bildiği için öyle sandıysa... "Öfkeliydin," dedim.
"Elbette!" dedi. "Bu bana sormadan yapabileceğin bir şey değil! Korkuların da olsa, suçlu da hissetsen!"
Bileğini tuttum ve elini yüzümden çektiğimde parmağı alt dudağımı son kez okşadı. Arkamı dönerken çatlayan sesimle, "Henüz bir çocuk için bana yalvarmadın bile," dedim.
Derince iç çekti. "Ben sana bana yalvar desem ağzıma sıçarsın biliyorsun değil mi?"
Başımı aşağı yukarı salladım. "Biliyorum. Ama hatırlatırım hapishanede ben de sana yalvaracak duruma düşmüştüm."
"Evet, hemen sonra da beni yalvartacağını söylemiştin."
"İyi bir anne olmayacağımı söyleyince... sanırım kendim de öyle düşündüğüm için çıldırmıştım."
"İyi bir annesin." Bana arkamdan yaklaştı. Ellerini sırtımda, belimde dolaştırdı. "Karmen... Yengenin gitmiş olacağını düşünemezdim. Aklıma bu geldi, anla beni."
"Yapmış olsaydım şaşırmazdım ama değil mi?"
"Hayır," diyerek beni sertçe kendine çevirdi. Vücuduna yaslayıp yüzüme tekrar yakından baktı. Kaşları az öncekinden daha çatıktı. "Şaşırırdım! Çünkü... Carlos'un bebeğini doğurmuşken benim bebeğime bunu yapmazdın. Zaten şaşırdığımdan, anlam veremediğimden, korktuğumdan geldim."
Carlos benim için yalnızca kızımın babası olmaktan ibaretti ama Karina iyi ki vardı. Acaba... bir çocuğu babasıyla beraber doğurmak, hamilelikte yanımda olması, doğuma yalnız gitmemek nasıl olurdu?
"Her neyse," dedim sinirlerimi bozan konuşmayı daha fazla sürdürmek istemediğim için. "Karina şimdiden korkmuştur, aşağıya ineceğim."
Kollarından çıkmayı denediğimde daha sıkı tuttu. Ben de bu yüzden kızıp başımı kaldırdım, gözlerine baktım. "Bıraksana!"
Bir elini enseme kadar çıkardı, kafamın arkasından tutup yüzümü yüzüne yaklaştırırken, "Kızgın mısın?" diye sordu. "Sadece yanlış anlaşılma tamam mı? Bunun için bana kızma, gönül koyma."
Yüzümdeki asabiyet biraz olsun hafiflemedi. "Gönül koymak ne bilmiyorum!"
"Biliyorsun," dedi kızarak. Adamın ömrünün yarısı zaten kızmakla geçiyordu. "Anlatmıştım sana."
"Unuttum!"
Emin şekilde, "Unutmadın," dedi. "Benimle ilgili hiçbir şeyi unutmuyorsun, unutmayacaksın. Gönül koydun mu koymadın mı söyle!"
"Sana bir koyacağım şimdi!"
Duraksadı. "Türkçe kelime şakaları da yaptığına göre tam Türk oldun sen ha..."
Gözlerimi devirdim. "Gönül koyduysam ne yapacaksın?"
"Telafi edeceğim," dedi, başımın üstüne anlayayım diye hafifçe vurdu. Beni gövdesine daha sıkı bastırdı. "Ben suçluysam öylece çekip gitmene izin vermem. Küs ayrılamazsın yanımdan."
"Daha önce defalarca yanından küs ayrıldım, kırgın ayrıldım. Bir şey yapmamıştın?" dedim.
"Çünkü haklı olan bendim," dedi, eğilip kafama vurduğu yerden öperken. "Seni kırdıysam af dilemeden bırakmam." Dudaklarını kafamdan indirdi, yüzümün sol tarafından öpücüklerle bir çizgi çekti. Kalbim hemen hızlandı. "Özür dilerim aşkım. Affet."
Göğsüne, gömleğine bakarken, "Ben anne olmayı çok seviyorum," diye fısıldadım. "Bebeğimi asla incitmem."
Hızlıca, "Biliyorum," dedi. "Harikalar ötesi bir annesin! Görmüyor muyum sanki, her şey gözlerimin önünde oluyor."
Bir daha ama bu kez kuvvetli şekilde kendimi kolları arasından çıkardım ve Deren'in elleri tenimden çözülse de etrafımdan uzaklaşmadı. "Karina'nın yanına ineceğim, sonra konuşuruz."
"Kırıldın," dedi pişmanlıkla.
"Bırak yoksa seni Karina'ya söylerim, döver bak..."
"Ya ben onun bana vurduğu ellerini öpüp başımın üstüne koyarım."
Kalbi çok kolaylıkla kırabiliyordu ama şeytan tüyü olduğundan mı ne, telafi etmede de çok iyiydi. Karina için söylediği her şeyin gerçekten kalbinden gelmesi sanırım daha güzeliydi.
"O zaman abilerim dövsün," dedim sırt çevirip kapıya yürürken. "Beni suçladığın şeyi onların yanında da söyle. Hem seviştiğimizi dile getirdiğin hem de beni üzdüğün için dövsünler seni."
Hemen arkamdan geldi. "Kıyamazsın sen bana."
Kapıyı açarken dönüp omzumun üstünden baktım kendisine. "Sana söylemeden çocuğunu aldıracak acımasızlıkta bir kadınım madem, sana da kıyarım."
Onun ağzı açık kalırken ben kapıyı suratına çarparak dışarıya çıktım. Benimle ilgili düşündüğü her şeyde kendi payım vardı ama... bu kadar ileriye gitmezdim.
Koridor sonuna yürürken asansör kapılarının açılması dikkatimi çekti ve bakışlarım oraya kaydı. Karina ile Carlos'un asansörden indiğini görünce duraksadım, onun geleceğini bilmiyordum. Carlos onun saçlarına dokunarak, "Seni bugün çok özledim," diyordu.
Bir adım daha atınca farkına varıldım. Carlos ile Karina aynı anda başını kaldırdı ve Karina beni gördüğünde duraksadı, rahatladı. Carlos ise yürümeye devam edip, "Karina'yı neden yalnız bırakıyorsun?" dedi endişeyle. "Ailenden kimseyi tanımıyor, ürkmüş."
Gözlerimi kırpıştırdım ve incitmekten korktuğum kızıma döndüm. Yavaşça yanıma yürüdü, en güvendiği insan olduğumu bir daha göstererek bacağımın arkasına saklandı. Kafası bacağımın yanından bir tavşanın kafası gibi çıkıyordu. Dünya üzerindeki en tatlı varlıktı.
"Benim kızım artık korkmamaya, ürkmemeye çalışıyor," dedim gülümseyip. "Ve onun yanına hep geri döneceğimi de biliyor."
Carlos, "Abinler o kadar iri ki, korksa haksız değil," diye mırıldandı. "Hele Enrica karşısına hiç çıkmasın, Karina'yı görmez yanlışlıkla ezer falan..."
Enrica tanıdığım en iri insandı. Carlos'a istemsizce gülerken, Karina'nın gözleri büyüdü. "Ben görünmez miyim?"
Karina'mın masumiyetle sorduğu soru ikimizin de yüzünü gülümsetti. Carlos elinin tersiyle onun yanağına dokunup, "Sen benim gözlerimin gördüğü tek şeysin," dedi.
Benim akıllı kızım kendisine iltifat edildiğini anlayıp bakışlarını önüne indirdiğinde, Carlos'a döndüm. "Geleceğinden haberim yoktu," dedim.
"Bu geceyi Karina ile geçirmek istedim, üstelik ona bir sürprizim var." Başını çevirip koridora bakındı, sol taraftaki odaya ilerledi. Benim odama yürüdüğünü fark edince kaş çattım. Arkasından gittim ve Carlos odadan girerken Karina yüzünden adımlarımı zor attım. Bacağımı öyle tutuyordu. "Bir şey mi oldu aşkım?" diye sordum.
Bakınca gözlerine orada farklı bir şey gördüm. Belki bir ışık. Ve kızımın gözlerinin parladığı bir dünya benim ağlamayacağım tek dünyaydı. Bilerek bacağımı daha sıkı tuttuğunda niyetinden emin oldum. Bebeğim bilerek yapıyordu, yürüyemediği fark edince hoşuna gitmişti.
Oyununa eşlik ederek içeriye girdiğimde Deren ile Carlos'un karşılıklı durduğunu gördüm. Deren Carlos'un odama kadar girmesiyle rahatsız olmuşken, Carlos ceketinin iç cebinden bir şeyler çıkarıyordu.
"Karina," diyerek Carlos heyecanlı bir sesle ve elindeki evraklarla buraya döndü. Karina'm zaten babasına bakıyordu. "Bugün sana soyadımı vermek, senin baban olduğumu resmiyete dökmek için mahkemeye başvurdum. Çok çok yakında benim kızım olduğun tescillenecek. Kimliğinde... benim adım olacak."
Bu zaten konuştuğumuz, benim de olmasını istediğim bir şeydi. Carlos heyecanlı anlatıyordu ama Karina'nın ne kadarını anladığını kestiremiyordum. Deren yatağımın önünde, kolları göğsünde şekilde dikilirken Carlos evrakları bana uzattı ve Karina'ya tekrar göz kırptı. "Ve asıl sürprizim bu değil."
Bir anda ceketini çıkarıp gömleğinin düğmelerini çözmeye başlayınca irkildim ve Deren hemen öne çıkıp, "N'apıyorsun!" dedi kısık, sert bir sesle.
Carlos bıkkınlıkla gömlek düğmelerini çözmeye devam etti. "Karmen'e kaslarımı göstereyim diyorum."
"Carlos, bana yeminimi bozdurma," dedi Deren, bu kez kızgınlıktan ziyade nefretti sesindeki ton.
Carlos, "Çekil şuradan," dedi ona ama Deren karşısından çekilmeyince kendi arkasından çıktı, Karina ile bana yaklaştı. Gömleğini elinde tutarak üzerindeki beyaz, vücudunu saran tişörtle eğildi. "Gözlerini kapatır mısın?"
Karina bacağıma sıktı. "Bir şey mi yapacaksın?"
Oradaki gizli soruyu duydum. Bana mı bir şey yapacaksın diye sormak istiyordu.
Carlos'da onun korkusunu anlayıp bir süre şaşkın kaldı. Sonra güçlükle yutkundu. "Sana... bunu söyleyen başkası mı olmuştu?" diye sordu Carlos.
Karina başını sallarken titredi ve Carlos'un az önceki neşesi tamamen kayboldu. Birkaç saniye hiç konuşmadan, nefes almadan durup, "Bir daha istemediğin hiçbir şey yapmayacaksın," dedi. "Ben bir sürpriz yapmayı istediğim için gözlerini kapat dedim ama açık tutabilirsin." Karina'ya gülümsedi ve sol kolunun tişörtünü yukarıya çekti, kolu tamamen açıkta kalınca da neyi göstermek istediği anlaşıldı.
Omzunun biraz altına, koluna Karina'nın dövmesini yaptırmıştı. Daha önce, Karina henüz uyurken kendisine verdiğim fotoğraflardan birisiydi dövmedeki yüz. Karina bu fotoğrafta gülümsüyordu, dövmede de. O kadar incelikli yapılmıştı ki, Karina olduğu birkaç saniyeden sonra anlaşılıyordu.
Karina benim gibi şaşkın bir nefes aldı. "Ben miyim?"
Carlos heyecanla, "Sensin," diye fısıldadı ona. "Seni tenime resmetmek istedim. Annen bana gülümsediğin bu fotoğrafı verdiğinden beri o kadar çok baktım ki... sana tekrar tekrar hayran kaldım. Beraber çok az vakit geçirdik ama... sen şimdiden benim hayatımdaki en önemli insan oldun." Karina koluna dikkatle bakarken, o da Karina'nın tepkilerini izledi. "Seni tıpkı buradaki gibi gülümsetmek istiyorum."
Karina belki bu dövmenin derinliğini çok da anlayacak bir yaşta değildi ama Carlos'un sevgi dolu yaklaşımını hissediyordu. Bacağımın arkasından çıkıp babasına yaklaştı ve kolundaki dövmeye dokunup, "Bu resmi sen çektin," dedi bana.
"Ben, yani annen," diye hatırlattım ona. "Bana anne diyordun, gülümsüyordun, ben de çekmiştim."
Gözlerini bir iki kez kırpıp tekrar Carlos'a döndü. "Ama çıkar," dedi şaşkınca. Üzülmüş göründü. "Yıkanınca çıkar."
Carlos hemen, "Hayır!" diye açıkladı ona. "Bu silinmez kalemle yapıldı, o yüzden çıkmayacak. Sen ne zaman görmek istersen görebilirsin. Eğer benimle yatıp bana sarılırsan daha yakından görürsün." Göz kırptı.
Karina parmaklarını bir süre daha dövmede dolaştırdı, yakından bakıp kendi resmine eğildi. Sonra doğrulup Carlos'un gözlerine doğru dudaklarını kıvırdı, başını önüne eğerek gülümsedi.
Uyandıktan sonraki ilk gülümsemesini ona verdi.
O gülümsediği için çok çok mutlu oldum ama... bir o kadar da kıskandım Carlos'u.
Carlos'da bu gerçeklikte heyecanlandı, karşılık vererek gülümsedi ve nazikçe Karina'nın çenesini tuttu. Yüzünü kendisine kaldırdı. "Eee, babanı öpecek misin?"
Karina parmaklarını kıvırıp bana bakınca hâlâ onun gülümsemesinde kalmış halde göz kırptım. Benden onay almadan kimseye yaklaşamıyordu. Carlos'a biraz daha yaklaşıp yanağına eğildi, onu öpüp geri çekilirken utangaçlıkla elini dudaklarına koydu. "Dudağım acıdı biraz."
Carlos sırıtırken duraksadı. Ellerini kirli sakallarında dolaştırdı. “Dudağını acıttıysa bir daha sakal kullanmayacağım. Böylelikle daha çok öpersin beni."
Karina tekrar yerine döndü, bana... Bacağımın arkasına geçip elleriyle bacağımı tutsak aldı. Bu esnada gözlerim sevdiğim adama çevrildi. Yatağımın ucuna oturmuş, sanki Carlos yatağa yaklaşacakmış gibi bekliyordu. Kravatını tekrar eline almış, ceketini de kucağına koymuştu. Bir şeyleri hesaplıyormuş gibi bakmasına kaş çattım. Adamın aklında kırk tilki birden dolanıyordu. Sinsi, hesapçı ama... maalesef çok tatlıydı.
"Bu gece beraber yatalım mı?" diyen Carlos'u duyunca dikkatimi tekrar onlara diktim. "Seninle uyumayı istiyorum. Ama senin de istemen önemli."
Böyle bir adım Karina için nasıl olurdu bilmiyordum. Kızım da kararsız kalmıştı, bana bakıp sonra Carlos'a döndü. "Biz beraber yatacaktık," dedi.
"Ben de söylemiştim," diye açıkladım Carlos'a.
Carlos omuzlarını düşürüp onun yanağını okşadı. "O zaman biz de yarın uyuruz. Ben senin için bir masal öğrendim, onu okuyacağım."
Karina başını sallayıp sonra düşünceli şekilde ikimize baktı. "Beraber yatalım mı?"
Deren'in öksürüğünü duydum ve sebebini bildiğim için bakamadım. Karina'nın böyle bir teklifle geleceğini düşünmemiştim ama ona asla hayır diyemezdim. Öl dese ölmem bile diyemezdim sanırım. Carlos'a bakınca onun da bunu bana bıraktığını anlayıp tekrar Karina'ya döndüm. "O zaman pijamanı giyelim, babanın yanına uzan sen. Ben de üstümü değiştirip geleyim olur mu?"
"Benim yatağıma sığmayız," dedi.
"Akıllı aşkım," dedim. "Misafir odası var, oraya geçeriz."
Carlos doğrulup elini Karina'ya uzattığında Deren'e bakamadan arkamı dönüp odadan çıktım. Karina'nın odasına girerken üçümüz yan yanaydık. Dolabının önüne geçtiğimizde istediği pijamayı gösterdi, üzerinde kurdeleler vardı. Carlos dışarıya çıktığında pijamalarını giymesine yardım ettim, Karina'nın gözleri yaralarına takıldığında ellerimiz birbirinin üstünde kaldı. Her defasında yeniden görüp bir süre bakıyordu. "Biliyor musun beni kaçıran adam yüzüme vurdu."
Güçlükle konuştum. "Bana anlatmak mı istiyorsun?"
Bunları duymak istemiyordum ama... kızım korkularını, acılarını güvenip anlatmayı istiyorsa dinleyecektim.
Başını ağır ağır sallarken burnunu çekti. "Yüzüm çok acıdı. Dilim kanadı. Sonra..." gözleri daldı. "Ben seni çağırdım ama gelmedin."
Dilini kanatacak kadar sertçe vurmuşlardı demek.
Gözlerimi yaşlar kaplayınca göremedim. "Gelemedim Karina'm. O adamlar seni alıp bir anda uzaklaşmıştı, geri dönünce her yerde seni aradım ama... bulamadım."
Gözleri daldığı noktadan uzaklaşmayınca endişelendim. Ara ara böyle dalıp sonra irkiliyordu. Hem yanımdaydı hem çok uzaktaydı. Biliyordum, iyileşmesi zaman alacaktı ama... bir mucize olsun, bir günde iyileşsin istiyordum.
Karina dişlerini fırçaladığında odadan çıktık. Carlos'u koridorda buldum. Karina'yı gördüğünde gülümsedi ve biz misafir odasına geçerken arkamızdan geldi. Benim yatağımda büyüktü ama Carlos'un odamda kalmasını, yatağımda uyumasını istemiyordum.
Onu yatağa çıkardım ve başı yorgunca yastığa düştüğünde şefkatle gülümsedim. Carlos ceket ile gömleğini köşedeki koltuğa bırakıp buraya yürüdü, yatağın diğer tarafına oturup bir kısmıyla örtünün içine girdi. Karina rahatsız olabileceği için temkinli davranıyordu, sırtı yatağın arkasına yaslıydı. Kızım bacaklarını kendisine çekip, "Kedim de gelsin," dediğinde, o hayvanı hatırladım. "Alırlar yoksa."
"Kimse alamaz," diye güvence verdim ve saçlarını yüzünden çekip baktım yüzüne. "Sorun yok değil mi? Baban yanında kalsın mı?"
Yanına, Carlos'a doğru bir bakış atıp bana döndü. "Sen de yatarsan."
Bensiz yapamıyordu, bir şeye cesaret ederken yanında hep beni istiyordu. Carlos Karina'yı uzun uzun izlerken kapıyı açık bırakarak koridora çıktım. İlk gördüğüm de odamın kapısında dikilen Deren oldu. Kızgınca, anlamamı istediği bir öfkeyle bana bakıyordu. Kravatı ile ceketi ayaklarının önündeydi, muhtemelen oraya fırlatmıştı. Ben yaklaştığımda, "Beraber uyumayacaksınız!" dedi alçak bir haykırışla.
Buna çok fena takacağını biliyordum. Haksız da değildi ama bu gibi sorunlarla karşılaşacaktık, çünkü Karina ve Nil'in öncelikleri bizim de önceliklerimizdi. "Zaten uyumuyorum Deren, Karina'nın yanına uzanacağım sadece."
Sol gözü seğirmeye başlamıştı bile. "Az önceki suçlamamın rövanşını... böyle mi alacaksın?"
Üzüntüyle gülümsedim. "Aklımın ucundan bile geçmemişti."
Burun kemerini sıkıp parmaklarını şakağında dolaştırdı, gözleri sımsıkı yumuluydu. "Bak, Karina istediği için yaptığını biliyorum, tabii ki ister, bununla ilgili sorunum yok ama... ben istemiyorum, beraber yatmanız da şart değil! Zaten birazdan uyuyakalır, ne bilecek ki!"
Ben de onun Nalan’la bir arada yattığını düşünemiyordum ama... Karina'mı geri çeviremezdim. "İnan, huzursuz olmanı gerektirecek bir şey olmayacak," diyerek arkamı döndüm.
Asker adımlarıyla peşimden geldi. "Carlos bunun keyfini sürecek! Eminim bu geceden sonra bunun tekrarlanması için hayal kuracaktır!"
"Carlos'u düşmanınmış gibi düşünmezsen her şey senin için daha kolaylaşır."
Beni dirseğimden kavrayınca omzumun üstünden döndüm. Merdivendeydim, o da bir basamak yukarıdan bana bakıyordu. "Bir zamanlar senin duygularınla oynadı, seni incitti, seni görmezden geldi, seni ele geçirme planları kurdu, seninle..." dudaklarını birbirine bastırarak ara verdi. "Şimdi pişman olabilir, ders çıkarmış olabilir, umurumda değil! Sen benimsin, o sana baktığında, seninle uyumak istediğinde, senin hayalini kurduğunda... karşısında hep beni bulacak!"
Bunları, o bana söylemeden de biliyordum. Çünkü ben de aynılarını hissediyordum.
Elimin içiyle yüzünün yanına hafif hafif vurup başımı sol tarafa eğdim, ona çenesinin altından göz süzdüm. "Sen bunları bırak, beni suçladığın şey yüzünden seni affetmemi nasıl sağlayacaksın, onu düşün." Göz kırpıp uzaklaştım, hızlıca basamakları indim.
Arkamdan basamakları indi. "Sen uyu Karina ile, o uyuyunca Carlos kalksın yataktan..."
Katları indim ve o stresli şekilde söylenirken ben de zaten ona kırgın olduğumdan konuşmadım. Salona geçince yemek masasının çoktan toplandığını, abilerimin büyükbabam hakkında konuştuğunu duydum. Babam odasına çekilmişti, kendisine bir tekerlekli sandalye üzerinde bakılmasından çok da hoşlanmıyordu.
Abilerim geldiğimizi görürken ben köşedeki içecek barına yöneldim. Kendime bir konyak koymak için kadehi alırken, "Carlos Karina ile mi?" diye sordu Salvador abim.
"Evet," dedim kadehimi ağzına kadar doldurarak. İlk yudumum az oldu.
"Sence Karina'yı yüzüstü bırakır mı?" diye sordu Dante, düşünceli şekilde. "Seni bıraktığı gibi?"
Salvador, "Eğer böyle yaparsa Karina'nın hayatında hiç olmasın," dedi.
"Hay ağzını öpeyim!" dedi Deren, Salvador'a katılarak.
Kadehimden ikinci yudumumu aldım ve kadeh yarılanırken onlara döndüm. Dördü de ilk kez aynı fikirde birleşmiş şekilde bana bakıyordu. "Beyler Carlos Karina'yı seviyor. Bir daha kızımdan babasını almayacağım. Siz de anlaşmanın bir yolunu bulun."
Dante koltuğa yerleşirken bir kolunu arkaya attı, Deren'i süzdü. "Açıkçası Carlos'a hâlâ güvenmiyorum. Mesela... Deren bile daha cazip geliyor. Çünkü düşünüyorum, sanırım o akşam yemek masasından kalkıp gitmek yerine seninle kalırdı."
Deren'in yüzünü bir sırıtış belli belirsiz kapladı. Omuzlarını dikleştirerek, "Adamdan anlıyorsun," dedi ve sonra bana döndü. "Hangi akşam yemeği?"
"İsa'nın son akşam yemeği," diyerek onunla alay etti Noah.
Dante Noah'a sırıttı ve ikisi gülüşürken Deren onlara tekrardan o dik, somurtkan bakışını attı. Salvador abim onlara bakıp elindeki kadehi içti ve sonra benimle göz teması kurdu. "Karina'nın iyiliği her şeyden önce gelir. Carlos eğer bir kez baba olmayı seçtiyse hayatının sonuna kadar Karina ile ilgilenmeye mecbur."
Noah Dante ile sırıtmaya son verip, "Ben Carlos'da o ışığı görüyorum," dedi. "Karina'yı seviyor, belli."
"Affedersin," diyerek Noah'a döndü Deren, sorgulayıcı şekilde. "Onun gözlerindeki ışığı görüyorsunuz da benim gözlerimdeki ışık? Karmen'i sevdiğimi görmüyor musunuz? Neden bizimle ilgili her şeyi zorlaştırmaya devam ediyorsunuz?"
Dante omuzlarını silkti. "Hoşumuza gidiyor."
"Sana yaptıklarına rağmen Karmen'i sevmen mantıklı gelmiyor," dedi Noah, dürüstçe.
Kadehimi ona kaldırdım. "Teşekkürler abi."
Mahcup görünerek, "Üzgünüm," dediğinde Deren bana yandan bir bakış atıp abilerime döndü. Diğerleri de bu mantıksızlık yüzünden inanmıyordu besbelli ki. "Bir şekilde mantığınıza sığdırın o zaman. Herhalde Karmen'den intikam almak için bu kadar uğraş vermezdim."
"Madem Karmen âşık olduğun kadın..." Dante dudağını kıvırdı. "O zaman bize de saygı duymalısın. Biraz itaat, uysallık..."
"Yeterince saygı duyuyorum, gerisi minnet olur! Size de bir minnet duymama gerek yok."
Tabi, Noah'ın parasını çalarak, Dante'ye tokat atarak çok iyi saygı duyuyorsun...
Kadehi kafama diktim ve Dante ile Deren birbirlerine kısık gözle bakarken, yanlarına doğru ilerledim. Alkolü aralıklarla alıyordum ama Deren bu gece sinirlerimi bozduğu için biraz içmek istemiştim. Biten kadehimi ona uzattım ve o kadehi elimden alırken, abilerim hafifçe sırıttı.
Salvador genzini temizledi. "Aslında sevimli bir yanın var."
Deren kadehimi yenilemeye gidiyorken dönüp bir baktı abime. Sevimli kelimesinden hoşlanmamış olsa da abimden yakınlık gördüğü için şaşırmıştı. "Öyle mi? Neymiş?"
"Nil," dedi Salvador sırıtarak.
Dante koltukta yayılarak gülerken, Noah'ta neşesiz bir kahkaha atıp Deren'in yüzüne doğru baktı. "Doğru, Nil Deren'in tek sevimli yanı. Bildiğiniz üzere bana da aşık..."
Abilerim Deren'e sırıtırken Deren sertçe içecek barına yürüdü. Bardağı kırarcasına bırakıp içini doldurdu. Abilerime dönüp kaşlarımı çattım ama beni çok umursamadılar, eğleniyorlardı.
"Son gülen iyi güler," dedi Deren, yanıma gelip kadehi uzatırken.
Ondan bu kez daha az doldurduğu içkimi alıp arkamı döndüm, Angel'ın yanına gitmek için yanlarından ayrıldım. Deren hâlâ burada vakit geçiriyordu, demek Nil dönmemişti.
Yengemin odasına gelince kapıyı tıklatıp açtım. Geniş, güzel odada yavaşça ilerledim. Yatağın ucunda, elinde hastaneden geldikten sonra ona verdiğim test sonuçlarıyla oturuyordu. Yanına yürürken bana gülümsedi. "Karina uyudu mu?"
"Henüz değil, Carlos ile." Yanına otururken elindekilere baktım, henüz açılmamıştı. "Hamilelik belirtilerin var mı?"
Sorum üzerine elindeki kâğıtlara baktı. "Hayır," dedi ümitsizce. "Ama... bazen belirtiler geç başlayabiliyor, test yapmak istedim."
Gerginlikten buz gibi olmuş elini tuttum. "Abimi çağırayım mı?"
"Hayır," dedi hemen. "Bilmesini istemiyorum. Hâlâ denediğim için bana kızıyor, kavga etmemizi istemiyorum." Abimin kızdığı şey aslında Angel'ın ümit edip hayal kırıklığına uğramasıydı. "Sen açar mısın?" Kâğıtları bana uzattı.
Kadehi tutması için verip kâğıtları aldım. Sonucu zarfın içinden çıkardım ama daha bakmadan Angel elimden aldı, arkasını çevirip bana baktı. "Ya da ben bakayım."
Gülümsedim. "Nasıl istersen."
"Ya da..." ofladı. "Sen mi baksan?"
"Angel."
"Tamam, ben bakayım," dedi ve kâğıdı kendisine çevirip gözlerini yazılanlara dikti. Kâğıda değil, gözlerine baktım cevabı görmek için. Bakışlarındaki heyecan ve beklenti yerini hissizliğe bıraktığında da sonucun ne olduğunu anlayıp omuzlarımı düşürdüm. Kâğıdı avuçlarıyla beraber kucağına düşürdü ve yutkunarak, "Hamile değilim," dedi.
İçkimi tepeme diktim ve üzgünce soluklanıp yüzündeki hayal kırıklığına baktım. Abimin bundan neden vazgeçtiği anlaşılıyordu. Angel'i böyle görmek çok kırıyordu.
Ellerindeki kâğıdı parçalarına bölüp yırttı ve yere doğru savurup ayağa kalktı. Camın oraya yürürken ellerinin yüzünde hareket ettiğini gördüm. Ağlıyor muydu?
"Angel, sen değil, abim tedavi olmalıdır belki de," dedim. "Tıbbı açıdan onun baba olması elverişli değildir."
"Hayır, sorun bende," dedi. Bunu kesinleştirmişlerdi demek ki.
"Sorun deme."
"Sorun işte, yalan değil ki." Yüzünü saklasa da sesinin tonundan anlaşılıyordu ağlamak üzere olduğu. "En başından beri sorunun bende olduğunu biliyoruz. Anne olmayı istiyorum ama olamıyorum. Benim yüzümden Salvador'da baba olamıyor."
"Senin anne olmayı istemeni anlıyorum ama ayriyeten abim baba olamadığı için de suçlu hissetme. Kendine yaptığın... çok büyük bir haksızlık bu."
Ellerini son bir defa daha yüzünde gezdirip derin derin nefesler aldı. Sonra tekrar benden tarafa döndü, gözleri kızarıktı. "Merak etme, Salvador'a benden boşanıp başkasıyla evlenmesini söylemedim," dedi.
Kalkıp yanına gittim. "Yok artık Angel! Bir de deseydin! Abim böyle bir şey teklif ettiğin için bile çok kırılır, üzülürdü."
"Salvador'u asla başkasına vermem."
Alnımı alnına yaslayarak kızıl saçlarını okşadım ve sonra biraz rahatlaması için omzuna doğru yaslandım. O da başını omzuma koydu ve birazdan tekrardan hıçkırdı, burnunu çekip seslice ağladı. Müdahale etmedim, abimle bunu paylaşamıyorsa benimle paylaşabilirdi. Elimi saçlarında dolaştırdım ve Karina uyumadan kedisini götürmek için odadan ayrıldım.
Malikanenin en üst katına çıktım ve kediyi Karina'nın odasından alıp misafir odasına geçtim. Carlos bir masal anlatıyor, Karina'da gözleri kapalı onu dinliyordu. Odaya girildiğini anlayınca gözlerini hemen açtı ve beni gördüğünde rahatlayarak gözlerini tekrar kapadı. Kediyi yanına koydum, ben de oturmak için çarşafı kaldırdım ve bacaklarımı içeriye sokup sırtımı arkaya yasladım. Elimi saçlarına yerleştirip okşarken Carlos bize baktı. Karina ona değil, bana yakın şekilde yatıyordu, elini üstüme koymuştu.
Birkaç dakikanın ardından, "Keşke en başından buna sahip olsaydım," dedi Carlos, sesi kısıktı.
Karina'ya bakarken, "Karina'ya sahipsin," dedim. "Bazı şeyler için çok geç ama bunun için değil. Karina'yı mutlu edebilirsin."
Bir diğer elini Karina'nın saçlarına, elimin yanına koydu. "Senin için geç."
"Şimdi geç, çünkü zamanında erkendi, yanlıştı, yeterince güçlü değildi. Eğer güçlü olsaydı... ne ben giderdim ne sen o masadan kalkardın." Birbirimizin yüzlerine vurmak için değil, anlaşılmak ve netleştirmek için konuşuyordum. "Artık tek önemli olan Karina. Onun için geç değil, çünkü... sen de ben de yeniden kazandık onu."
Başını sallarken yutkunduğunu duydum. Yatakta kaydı ve yatar pozisyonu alıp yüzünü Karina'nın saçlarıma gömdü. İkimizden de iriydi, bayağı yer kaplıyordu. Karina yanında küçük kalıyordu. Kolunu ona sarmayı istedi ama Karina irkilip bana kayınca vazgeçti, yumruğunu sıkıp gözlerini kapattı.
Ben kızımı izlemekten uyuyamadım. Carlos ise bir saatten sonra Karina'nın saçlarının kokusuyla uyuyakaldı. Kızım da uyumuştu, eli hâlâ bendeydi. Aklım Deren'deydi, eminim şu an buraya gelmemek için mücadele ediyordu.
Bunu düşünürken adım sesleri duydum ve başımı çevirince loş odaya giren Deren'i gördüm. Doğrudan bana bakıyordu, elleri kumaş pantolonun cebindeydi. Geceyi burada geçireceği de belliydi. Yatağa bakmadan köşedeki koltuğa ilerleyip oturdu, kolunu koltuğun kolçağına koyup gözlerimin içine baktı. Ne harika, eski sevgilimle yataktayken âşık olduğum adam da orada oturmuş, sinirle bakıyordu.
Çenesiyle dizini gösterip, "Buraya gel," dedi.
Karina'nın üzerimdeki eline bakıp sonra ona döndüm. "Şu an güvende hissediyor, kalkarsam uyanabilir."
Gözlerini Karina'ya dikince bakışları yumuşadı. Gözlerini Carlos ile aramızdaki mesafede gezdirip nefesini sertçe verirken, "Barıştık mı?" diye sordu.
"Hayır," dedim.
Huzursuzlandı. "Yapma Karmen."
"Yapan sendin," dedim çok kısık sesle. "Karina için nasıl çırpındığımı gördükten sonra kendi bebeğimden... kolayca vazgeçtiğimi düşündün. Sana bile söylemeden."
Pişmanlıkla gözlerini yumup açtı. "Korktum, telaşa kapıldım. Çünkü başka çocuk istemediğini hissettiğim oldu."
Yüzümü ondan çevirdim, yanağımı yatağın başlığına yaslayıp kızımın saçlarını okşamaya devam ettim. "Nil ne zaman gelecek?"
"Aslında bu akşam gelecekti ama Nalan bu gece de kendisiyle kalmasını istedi."
"Doğru, ayrılamaz öyle bir tatlılıktan."
Karina nefes alırken dizimdeki parmakları sıkılaştı. Yüzüne daha dikkatle baktım ve kaşlarının çatıldığını görüp huzursuzlandım.
Deren kısık sesle, "Yengenin sonucu ne çıkmış?" diye sorunca bunun üzerinde düşündüğünü anladım. Dediği gibi üzülmüş olmalıydı.
"Hamile değil," dedim.
"Karina ve Nil'e bu yüzden çok yakın davranıyor demek ki," dedi, içini çekerek. "Yarın Nil'i getireyim, vakit geçirmek ister belki."
Dudağımda, yüzüm ona çevrili olmadığı için göremediği bir gülümseme vardı. "Yengeme bildiğini çaktırma. Onların sırrını paylaştım, hoşuna gitmeyebilir."
"Bana düşmez bu mesele."
Gözlerimi yumdum. "Düşer, sen de ailedensin. Yine de çaktırma."
"Kocam de rahatla..."
Eğildim ki Karina'mın kokusunu içime çekeyim. O bebek kokusunu alınca kalbim, ruhum o kokuyla dolmuş gibi hissedip gülümsedim. Tekrar eski pozisyonumu alıp esnedim, elimi kızımdan ayıramadan dakikaları geçirdim.
Gün aydınlanana kadar odadan hiçbirimiz çıkmadık. Carlos ile Karina uyurken Deren hep beni izledi. Gözlerinin önündeyken daha mı kötü hissettiriyordu bu olan ya da daha mı iyi bilmiyordum. Gözüme uyku girmedi, bunda ilaçlarında etkisi vardı. Biraz sonra Deren'in kalktığını görünce zonklayan gözlerimi kırpıştırıp yukarıya kaldırdım. O da geceyi uykusuz geçirdiği için göz çevresi kızarmıştı. Yatağın diğer tarafındaki Carlos'a dik dik bakıp bana eğilirken avucunu yanağıma koydu. "Nil ile Utku'yu karşılayacağım, gitmem gerekiyor."
Yanağımı avucundan çekerek gözlerimi aldım ondan. "Git."
Nefesini üfleyip yüzüme alçaldı, dudaklarını alnıma koyup beni öptü ve bunu o kadar uzun tuttu ki, uzaklaşamadığını anladım. "Sen benim bebeğimsin, seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi?"
"Bilmiyorum."
"Seni canımdan, kanımdan, etimden kemiğimden... nefes alan her şeyden daha çok seviyorum." Bir daha öpüp saçlarıma sürttü dudaklarını.
"Nefes alan her şeyden öyle mi? Emin misin?"
"Nil'i kastediyorsan eğer o bir melek, ben onu insandan sayıp kimseyle hiçbir şeyle kıyas etmem."
Güldürdü beni. "Peki ya Utku?"
"O kardeşim, kan bağım, o da kıyas edilemez."
Bahanelerine, hesapçılığına, hazır cevaplılığına gülmek istedim ama kırgındım, bu yüzden surat asmaya devam ettim. İçini bir daha çekip elini kolumda kaydırdı, bileğimdeki izleri okşayıp uzaklaştı. Karina'nın üstündeki örtüyü düzeltip ayrıldı.
Deren gittiğinde kalkıp cama koştum. Arabasına binmesini, uzaklaşmasını izledim. O gidince bir ağırlıkla koridora çıktım, Karina'ma yiyeceğini hazırlamaya başladım. Sara ile yeni yardımcı Gia'da kahvaltıyı hazırlarken Karina'mın tepsisini hazırladım. Odaya geri çıktığımda Carlos'un uyandığını, gözlerini ovalayıp kendine gelmeye çalıştığını gördüm.
"Günaydın."
Esneyerek baktı. "Günaydın."
Tepsiyi komodine bıraktım ve Karina'mın gözlerini açışını hayranlıkla izledim. Işığı görünce masumca etrafına baktı, beni fark edince yüzü yumuşadı ve sonra yanındaki kedisini okşadı. "Gitmemiş."
"Senden gidilir mi aşkım."
Karina'm doğrulmaya çalıştığında Carlos ona yardım etti, kızım sırtını arkaya yasladı ve ben ona yemeğini yedirirken çok sessiz kaldı. Bakışları dalgındı, kedisiyle bizden daha çok ilgileniyordu. Yemeğinin sonlarına doğru konuştuğumuz gibi doktor ve fizyoterapisti geldi. Karina'nın bacak kasları güçsüzdü, kolları da. Fizyoterapist ona birkaç hareket yaptırırken Karina'm daha önce olduğu gibi ürktü, bu işleri zorlaştırsa da en azından benden güç alarak denedi.
Bir ara Carlos'un tişörtünü sıyırdı, kolundaki resmine bakarak tekrardan şaşırmış şekilde bana döndü. "Ben!"
Ellerinden öptüm. "Evet, çünkü baban seni çok sevdi."
Böyle söyleyince biraz çekindi, başını önüne eğdi.
Carlos doktorlar, fizyoterapist gitmeden evden ayrılmadı. Karina'nın yanında oldu. O Karina ile ilgilenirken bir ara odadan çıktım, Gece'nin kaldığı misafir odasına geçtim. Yatakta, telefonuna bakarak sırıtıyordu.
"Gece?" diye seslendiğimde fark etti beni.
İrkilince elindeki telefon suratına düştü ve homurdanarak doğruldu. "Korkuttun!"
"Neye bakıyordun?"
"Yaman bir fotoğraf göndermişti, ona."
"Çıplak fotoğraf mı?"
"Yok artık," diye kızdı.
Güldüm ve ben yanına oturduğumda, "Karina daha iyi mi?" diye sordu. Sabah yanına gelip onu görmüştü.
"İyi, doktorlar gitti." Göz kırptım. "Yaman’la nasıl gidiyor?"
"Hiç, şey, her zamanki gibi."
"Her zaman mı sevişiyordunuz yani?"
Kolumu sıktı ve yataktan fırladı. Burada olan çantasına ilerleyip içinden bir şeyler alırken bana bakamadı. "Yaman birazdan gelecek, beni bir yere götürmek istiyormuş."
"Yatak odasına mı?"
Arkasını döndüğü gibi yüzüme bir şey uçtu ve sutyeni olduğunu fark edince sesli güldüm. O da sutyenini attığını fark edince şok oldu. "Karmen, dalga geçme artık!"
Sutyeni ona iade ettim. "Bana değil, Yaman'a atacaktın!"
Yanıma koşup beni tuttuğu gibi odadan çıkarmaya çalıştı. Gülerek onunla tekrar alay ettim. "Kaç gündür yalnızsınız, neler neler yapmışsınızdır..."
"Biz... biz sadece geziyoruz!" Beni bir daha itip kapıyı da suratıma çarptı.
Gülerek geriledim ve onu rahat bırakmaya karar verip dağıttığı saçlarımı düzelttim. Kızımın yanına dönmek için koridorda ilerledim ve içeriye baktığımda kedisiyle oynarken buldum onu. Carlos ceketini giyerken ona, "Kahvaltıda çok az şey yedin," dedi. "Canın bir şey istiyor mu? Hemen getirttiririm."
Karina, "Geri gelecek misin?" diye sordu ona.
Carlos eğilip kafasını okşadı. "Her zaman. Senin için her zaman."
Karina ilgisini kedisine verince Carlos uzaklaştı, telefonunu cebine atarak kapıya yöneldi. Beni gördüğünde birkaç saniye yüzüme baktı ve o sırada, "Baba," diye seslendi Karina, ikimizi de şaşırtarak. Carlos heyecanla ona döndü. "Kolunu silme."
Carlos şaşırdığı için bir süre sadece baktı, sonra da hızlı hızlı kafa salladı. "Silmeyeceğim kızım, asla."
Karina gözlerinin içine bakıp utandı, sırtını bize dönüp kedisini kucağına aldı. Kedi de kendisi gibi küçüktü, yoksa kucaklayamazdı. Carlos sırıtarak eşikten geçti. "Hoşuna gitti değil mi?"
"Bayağı," dedim, onu takdir ederek.
Carlos evden yüzündeki bir gülümsemeyle ayrıldığında içeriye girip kızımın yanına oturdum. O benimle konuşana kadar zorlamadım ama pek de konuşma heveslisi olmadı. Karşı koyamadan saçlarını okşadım, Feda'nın ona yaptığını anlattığı işkenceleri hatırlarken saçlarının her bir tutamını öpmek istedim. O sırada telefonum cebimde titreyince ellerimi kızımdan çektim.
Gönderen: 🤍
Carlos gitti mi?
Deren'in mesajına bir müddet baktım. Aklı hâlâ buradaydı, geceyi aynı yatakta geçirdiğimiz için huzursuzdu. Omzumu silkip telefonu bıraktım, hâlâ kırgındım.
Dante'nin, "Karmen," diye seslenişini duyunca omzumun üstünden döndüm. "Araziye bir araç girdi, misafirlerimiz var."
Baş sağlığı için birileri mi gelmişti? Kalktım ve Karina'yı yalnız bırakmak istemediğimden elinden tutup, "Aşağıya inelim mi?" diye sordum.
"Angel'da gelsin."
Bunu istemesiyle mutlu oldum, Dante'nin arkasından asansöre yöneldim. Aşağıya indiğimde Salvador ile Angel'ın koltukta olduğunu gördüm. Karina bacağımın arkasından çıktığında Angel abimin dizinden kalkıp coşkuyla ona yaklaştı. "Tanrı'm, bu kıyafetin ne? Bayıldım! Bayıldım!" Yaklaşıp Karina'nın etrafında dönünce kızım kızardı. "Yeşil giymişsin diye yeşil toka takmışsın bir de.”
Karina utanırken Sara'nın kapıyı açmak için gittiğini gördüm. Dante kapının girişindeydi, girenler ise amcam ile Carla'ydı. Ziyaretlerini neye borçlu olduğumuzu düşünürken, Dante Sara'yı nazikçe gönderip misafirlere döndü. "Neden geldiniz?"
Salvador koltuktan kalkarken, amcam da Dante'nin omzunun üstünden buraya baktı. "Abimle görüşmeye geldim, senden izin alacak değilim."
Amcam abimin kolunu hafifçe itip içeriye girdiğinde Carla'da Dante'ye göz kırpıp babasını takip etti. Amcamın üstünde ceketi varken Carla siyah, ince askılı elbisesi ve tepesinde sıkıca bağladığı siyah saçlarıyla buraya yürüyordu. Salvador onlara yaklaştı ve salonun içinde karşı karşıya geldiklerinde, "Davetin olmadığı yere icabet olmaz," dedi sertçe. "Baş sağlığını zaten dilemiştiniz, burada ne işiniz var?"
Amcam omuzlarını dikleştirdi. Yeğeninin kendisiyle böyle konuşmasına hak vermiyordu. "O adam senin babansa benim de abim! Senden izin alacak değilim, o istemezse giderim."
Carla babası ile abimin yanından geçip ilerledi ve çantasını o esnada karşımda duran yengeme uzatıp, "Asarsın," dedi. Salondaki tekli koltuğa yerleşip bacak bacak üstüne attı. "Karmen, yoksa o kızın mı?"
Angel gözleri seğirerek kucağındaki çantaya bakarken, Salvador abim sertçe Carla'ya döndü. "Kendi eşyanı kendin as! Karım kimse için bunu yapmak zorunda değil!”
Dante kapıyı çarpıp salona döndü ve abimle bakışıp amcamı asansöre götürürken, Angel'da Carla'nın oturduğu koltuğa yönelip çantayı üstüne bıraktı. "Normalde bize Sara yardımcı olur ama bu kez onu da senin için yoramam."
Carla kaşlarını kaldırdı ve abimle yengem koltuğa yönelirken, bunu komik bulmuş gibi gülüp bana döndü. Karina'mın elini sıkıca tutmuş, ona sertçe bakarken, "Sizin çıkarınız ve amacınız ne?" dedim.
Abim sehpadaki telefonu alıp sertçe cama yürüdü, dışarıdaki korumalara göz attı. Carla omuzlarını sakince silkip, "Babam amcamın haline çok üzülüyor," dedi. "Malum, felçli... Bu yüzden tekrar görüşmek istiyor."
Dişlerimi o kadar sıktım ki çenemden ses geldi. "Babam hakkında doğru konuş."
"Üzüntüden olmuş sanırım. O kadar üzmüşsün ki babanı..." gözlerini Karina'ya kaydırdı.
Gerçeği duymak canımı yaktı. Ayrıca gerçekleri dile getirmek onun haddine değildi. "Paranız bitti sanırım," dedim acıyarak. "Kapımızda dolandığınıza göre."
Angel abimin yanına gidip ona bir şeyler fısıldarken, Carla pek de alınmadan başını sol tarafa çevirdi. "Canım, bana bir viski hazırlar mısın?" dedi Sara'ya.
Sara'ya dönüp bakmadan, "Hayır," dedim.
Carla gözlerini yumup derin bir nefes aldıktan sonra başını eğdi, yeniden Karina'ya bakıp, "Biz annenle akrabayız," dedi. "Senin kadar küçüklükten beri tanışıyoruz onunla. Gelsene seninle de tanışalım."
Karina'ya gitmemesi için bir işaret versem bir şey olduğundan endişe duyardı. Gülümsedim ona ama Carla'ya bakarken başını iki yana salladı, bacağımın arkasına geçip yüzünü eğdi.
"Aynı annen gibisin," dedi Carla ve tekrar geriye yaslandı. "Yabani."
Bir an gerçekten kendimi koltukta, onun üstüne atlamış hayal ettim ama Karina buradaydı. Angel başını ona çevirip, "Karina dünya tatlısı bir kız," dedi. Kollarını göğsünde kavuşturup buraya kadar yürüdü. "Ve o kadar akıllı ki, insanına göre muamele yapıyor."
"Yaa öyle mi?" dedi Carla, Angel'ı süzerek. Onda, iğneleyebileceği hiçbir kusur göremediğini fark edip, "Öyleyse sen çağır," dedi. "Kesin sana gelir. Çocuk çok ürkek, kimseye yaklaşmadığı belli."
Kızım hakkında hemen bir şeyleri fark etmesine sinir olurken, Angel çenesini dikip buraya döndü. Karina'ya gülümsemesini sundu. "Sana günün ilk sarılmasını vermedim, gelsene yanıma."
Karina onay için bakınca tekrar gülümsedim. Bununla beraber bacağımı sıkmayı bıraktı ve çekinerek Angel'a yürüdü, kendisini onun bacağının arkasına saklayınca yengem eğildi. Karina'yı o kadar sevmişti ki, bunu Carla'ya göstermek için yaptığını unutup hemen ilgilendi onunla. Carla ise genzini temizleyerek bana döndü. "Kızın çok güzel."
Dudağı kıvrıldığında bile ona ifadesizce bakmaya devam ettim. O sırada Angel benim için bir iyilik yaparak Karina'yı salonun diğer tarafına çekmişti. Carla ayakkabısının topuğunu yere vurarak, "Dışarıda göremedim," dedi. "Şu koruman nerede?"
İşte şimdi atlayabilirdim üstüne. Çıplak ayaklarımla ona doğru iki adım gidip, "Kendisinin bir ailesi var," dedim. "Senin için uygun değil."
"Fark etmez." Omuzlarını silkti. "Doğrusu bu şeyler senin için de fark etmiyor değil mi? Bir zamanlar Mark'ı Carlos'la aldatmışsın..."
Hassas olduğum ne varsa etrafında dönmesinden tiksinerek, "O adamın adını kızımın olduğu yerde bir daha anarsan seni öldürürüm," dedim.
Carla ciddiyetimi tartıyormuş gibi gözlerini kıstı ve sonra, "Bilerek yapmadım ki canım," dedi. "Kızın iyi görünüyor, sağlığı yerinde mi?"
Tanrı'm, Karina olmasa çoktan saçından sürükleyip atmıştım onu evden.
"Karina çok güçlü bir kız, sağlığı da çok iyi." Oturduğu koltuğa alçaldım, bir elimi koltuğun arkasına koyup gözlerine yakından baktım. "Bu boş söylemleri bir kenara bırakalım. Asıl burada olma amacınız üstünde duralım? Bu amacın üstünde durmamam için dakikaları dolduruyorsun, fark etmediğimi sanma."
Pek etkilenmiş görünmedi. "Annelik bile senin gerginliğini alamamış."
"Sevdiklerime karşı çok naziğimdir."
"Hayır, sen hep gaddar ve katı yürekliydin." Topuğunu bir iki kez daha yere vurdu. "Sanırım Carlos bu yüzden çocuğu istemedi. Doğrusu, söylentiler bu yönde. Ama sen endişe etme, ben duyduğum yerde insanlara kızıyorum, senin hakkında konuşmalarını engelliyorum."
Ellerimi geriye çekip doğruldum. "Bu iyiliğini, seni öldürerek mi ödüllendirsem?"
Kıkırdamaya başladığında ben de gülüşüne eşlik ettim. "Ne yalan söyleyeyim, seninle atışmanın tadı hiçbir şeyde yok. Kimse senin gibi zevk vermiyor."
"Kan çekiyor işte."
O da yalancıktan gülmeye devam ederken gülüşümü kesip geriledim. Bir niyetleri olduğuna emindim, yoksa bunca sene sonra gelmezlerdi. Bu yılanın hesapçı gözlerine sırt çevirip abime baktım. Carla ile benim gibi laf dalaşına girecek değildi, düşünceli gözlerle bakıyordu.
"Baban ne konuşmaya geldi?" diye sordu sadece. "Amacı ne?"
"Salvador," diyerek bu kez abime döndü Carla. "Sen yapma bari. Dedim ya, amcama üzüldüğü için görmek istiyor." Gülümsedi. "Biraz neşeli şeylerden bahsedelim. Mesela seni görünce aklıma geldi..." Angel'a doğru baktı. "Biliyor musun, ben liseye giderken Salvador'u öpmüştüm. Küçükken hayranlık duyuyordum işte..."
Angel gözü seğirerek doğrulurken, Salvador abim burun kemerini sıkarak inledi. Küçük yılan liseye giderken böyle bir şeyi yapmıştı ama öpüşme sayılmazdı bile, abimle dans ederken gülüp saçmalamıştı sadece. Angel buraya yaklaşıp, "Biz tanıştığımızda Salvador öpüşmekten pek de hoşlanmayan bir adamdı," dedi ona. "Demek sebebi buymuş, deneyimleri kötüymüş."
Carla duraksadı.
Sonra masumiyetle gözlerini kırpıştırdı. "Yanlış anlama, daha küçüktüm, sonra yaptığım hatayı fark ettim."
Carla'yı dışarıya çıkarsam iyi olurdu, babasını orada beklemesi daha sağlıklıydı. Bunu söylemek için yaklaştığım sırada Carla'nın, "Sen nereden çıktın be!" diyerek ayağının üstüne zıplayan kediyi ittiğini gördüm. Kedi neye uğradığını şaşırıp havada takla attı ve dört ayağının üzerine düşerken korkarak gözlerini büyüttü.
Öfkeyle kediye yönelirken Carla'da ayakkabısına bakarak homurdandı. Kedinin iyi olduğundan emin olduktan sonra doğruldum ve o sırada yanımdan bir anda geçen Karina'yı görüp afalladım. Ben ne olduğunu anlayamadan Carla'nın karşısına dikilip bağırdı. "Kedime vurma!"
Bu cümleyle başlayan şaşkın bir sessizlik oluştu ve Karina'nın hızlı nefeslerini fark ettim. Endişeyle ona yaklaşıp ellerimle omuzlarından tuttuğumda, Carla'da gözlerini kırpıştırıp hafifçe öne eğildi. "Canım, büyüklerine bağırmamalısın."
Angel ve abim de Karina'nın bu çıkışına şaşırmış şekilde bakarken, ben incinmiş olacağından korkarak, "Karina kedin çok iyi, sorun yok," dedim.
Karina daha da hızlı nefesler alıp Carla'ya kaşlarını çattı. Yüzünde çok üzgün ama kızmış bir ifade vardı. Duygularının bu kadar yüzeyde olmasının şaşkınlığını yaşarken, "Git buradan!" dedi Carla'ya. Bir anda elinden tuttu, Carla'ya kaldırmaya çalıştı. "Korktu kedim!"
"Bebeğim," diyerek Karina'ma arkadan sarıldım ve Angel hemen buraya gelip Carla'yı kaldırdı. Onu, sırtından adata ittirerek kapıya götürdü.
Carla Karina'nın abarttığı, bizlerin de saçmaladığıyla ilgili bir şeyler söylerken, abim de hemen yanımıza geldi. Koltuğun köşesine sığınmış kediyi kucakladı. Karina yüzünü eğip kolumun altına doğru kendisini saklamaya çalıştığında cesaretiyle gurur duyarak, "Kedini nasıl güzel korudun," dedim. "Aferin sana ama kedinin hiçbir şeyi yok, endişelenme bebeğim."
Karina davranışından utandığından olsa gerek yüzünü sıkıca koluma bastırdı, çekilemedi. Abim kediyi onun bakış açısına sokmaya çalışıp, "Hatta kucağına gelmek istiyor," dedi.
Karina kediye bakmak için kafasını kaldırdı, dayısıyla göz göze gelince yanakları ısındı. Utanmış hali öyle masumdu ki, koklayıp öpmek istedim oracıkta. "İyi mi gerçekten dayı?"
Salvador abim Karina'nın kendisine ilk kez bu şekilde hitap etmesine şaşırdı, sonra heveslice kafa salladı. "İyi güzel kızım, hiçbir şeyi yok. Dokun, bak."
Karina kedisine dokundu ve kedinin gözlerine baktıktan sonra bir anda uzanıp kucakladı, göğsüne bastırırken gözlerini kapattı. Sanki kediyi korumaya çalışıyordu.
Kızım kedisiyle beraber koltuğun arkasına gidip saklandığında müdahale edemedim. Kendisini güvende hissedecekse orada kalabilirdi. Koltuğa oturup çenemi arkasına yasladım ve onun kedisini sevmesini izledim.
Öğleden sonra psikiyatrist gelecekti, umarım daha iyiye gittiğini gözlemlemiş olurdu.
"Abi, gözünü üstünden ayırma," diyerek koltuktan kalktım ve arkamı döndüğüm gibi süratle ilerledim. Sokak kapısından fırladığımda Angel ile Carla'nın tartıştığını gördüm. Basamakları indim ve aralarına girip Carla'yı çenesinden sertçe kavradım. Geriye doğru sersemleyerek bileğimi tuttu. "Derhal bırak beni!"
Birkaç koruması buraya doğru hareket ettiğinde bizim korumalar da onların üstüne gitti. Carla'nın çenesini daha da kuvvetle sıkıp tırnaklarımı derisine geçirdim. "Carla, dolaylı ya da dolaysız yoldan bir daha Karina'yı üzersen senin hayatını sikerim. Kızımın gözünden akacak tek bir damla için bile öldürürüm seni, kalbini yerinden sökerim! Kaç kişiye yaptım, kaç kişiye daha yaparım tahmin edemezsin!"
Bileğimi bir daha sıkıp atarak benden kurtulmaya çalıştı. "Pençelerini yüzümden çek, senden davranış dersi alacak değilim!"
"Amacınız ne bilmiyorum ama çok çabuk hayatımızdan siktirip gitseniz iyi olur!"
"Karmen Hanım," dedi koruması, nazikçe. Carla'yı tutup benden uzaklaştırdı. "Sakin olun, Carla Hanım sizi görmek istediği için buraya kadar geldi."
"Çekil!" Onun da elini itip geri çıktım. "Gözlerin bir daha kızıma değmeyecek."
Sinirlerim bozulmuş şekilde rotamı eve çevirdim ve basamakları çıkarken amcamı Dante ile kapıda gördüm. Duraksadım ve amcam sert adımlarla buraya yürürken, "Senin amacın ne?" diye bağırdım.
Geniş omuzlarını arkaya atıp bana döndü ve elleri kumaş pantolonun cebindeyken, "Sen ve abilerin her şeyin sahibi olduğunuzu sandığınız için mi bu kadar kibirlisiniz?" dedi.
"Eee çekmek istemiyorsan gidersin olur biter! İstemediğimiz halde evimize gelip bir de bundan şikâyetçi olamazsınız!"
Onun gözlerindeki ateş çoğalırken yanından hışımla geçip eve girdim. Kapıyı çarpmamak için direndim ve salona yürürken Karina'yı izleyen abim bana döndü. Ellerimi yüzümden geçirip kızıma baktım ve her şeyden habersiz olduğunu görünce biraz rahatladım.
"Amcam babama ne zırvaladı?" diye sordum Dante'ye.
Şakaklarını ovaladı. "Yalnız konuştular." Sertçe oflayıp yönünü mutfağa çevirdi. "Sara, bana bir ağrı kesici ver."
O kayıplara karışırken Angel'de kapıyı kapatarak eve girdi. Abim ona yaklaşırken ben de Karina'mın yanına gittim. Yanında dizlerimi kırarak eğildim ve sakinleşmek için saçlarına dokundum. "Kedine isim seçtin mi Karina'm?"
Başını avucuma yaslayınca... kalbimde kelebekler döndü.
"Ben isim bilmiyorum ki."
"Hımm, çok sevdiğin bir şeyin ismini verebilirsin," dedim.
Gözlerime bakınca kalbinden kalbime uzanan duygular yoğunlaştı. Saçlarını koklayarak öptüm. "Annen seni çok seviyor, sürekli öpmek istiyor, bu güzelliğin ve tatlılığına dayanamıyor..."
Saçları uzundu ama hoşuma gidiyordu, hiç kesmek istemiyordum.
"Karmen, Deren'i ara." Salvador abimi duyunca başımı kaldırıp oldukları yere çevirdim. Kıstığı, hesapçı ve düşünceli gözlerle bakıyordu. "Aklımdaki plan için ona ihtiyacımız var."
O dakikadan sonra abimin söylediğini yaptım. Deren'i aradım. Onun gelmesini beklerken de Karina ile babamın yanına çıktık. Kızım çekinerek büyük babasına yaklaşırken, ben de babama sarılıp kollarımı üstünden çekmedim. Düşünceli görünüyordu. Sormama rağmen amcamın neler söylediğinden bahsetmedi, yalnız Karina ile ilgilendi.
Deren'in geldiği haberini Sara verdiğinde Karina'mı dedesi ve Angel ile bırakıp aşağıya indim. Daha basamakları tamamlamadan sevdiğim adamın sesini duydum ve kalbim çarptı. Abilerimin hepsi de aşağıya inmişti. Köşeyi dönüp Deren'i görünce ruhumun hafifliğini, bedenimin ateşini hissettim. O beni fark etmeden önce durup bir süre yüzüne baktım. Parmaklarım duvarın üzerindeyken ceketini çıkarıp kenara koymasını, koltuğa otururken abime karşılık vermesini izledim.
Sonra başlar iç çekişime dönünce irkilip duvarın arkasından çıktım.
"Karım," dedi Deren, arkasına doğru yaslanarak.
Üç abim de aynı anda ondan tarafa dönüp bakınca Deren sırıttı. Gülerdim ama geceden beri kırgındım, karşısındaki koltuğa yönelip oturdum. Ve bir tartışma çıkmadan önce bacak bacak üstüne atıp abime döndüm. "Planın nedir?"
Salvador abim kendisine bir kadeh doldurup aklındakileri anlatmaya başladığında diğer abilerim onaylıyor göründü. Fakat birkaç dakikadan sonra benim gözüm seğirmeye, ellerim yumruk olmaya başlamıştı. Deren'de ifadesizce abimin kendisine uzattığı kadehten birkaç yudum alıyordu. Abim cümlelerini tamamlayamadan kafamı iki yana sallayarak koltuktan fırladım.
"Asla böyle bir şey olmayacak abi! Asla! Deren Carla'ya yaklaşmayacak..." çığlık atınca Deren dahil tüm yüzler bana döndü. "Hem... Carla bu numarayı yutmaz! İnanmaz! Başkası yapsın, bir sürü adam var, onlar yaklaşsın! Deren asla Carla'ya yaklaşmayacak!"
Abilerim hiddetli çıkışımı sindirmeye çalışırken Deren kadehinden keyifli bir yudum alarak gerindi. "Üzgünüm Salvador, karım ne derse o!"
Salvador abim odada yavaşça yürüyerek, "Carla Deren'i bayağı beğenmiş," dedi. "Başkası olmaz, mantıklı düşün."
"Hayır! Hayır! Hayır!"
Noah gözlerini kırpıştırarak, "Biraz sakin olur musun?" dedi.
"Olamam! Siz benim sevgilime git, kadına yaklaş deyin ben de sakin olayım öyle mi?" Hızlı hızlı nefes aldım. "Asla izin vermem! Deren'e yaklaşamaz, Deren ona yalandan da olsa ilgi gösteremez!"
"Karmen," dedi Salvador, daha sakin sesle. Gözlerime bakıyordu. "Bir kez buluşsalar, yakınlaşsalar yeter. Carla'nın odasına kadar çıksın, ses ve görüntü cihazını yerleştir..."
"Korumalardan birisi gizlice eve girsin, halletsin!"
"Bizlerin evleri birilerinin gizlice girebileceği evler mi kardeşim? Seni akla ve mantığa davet ediyorum!"
"Gelmiyorum!" Kollarımı göğsümde bağladım. "Deren'de gitmiyor. Asla. Carla'ya yaklaşırsa onu da sizi de öldürürüm!"
Tamam, öldüremem ama... öldürmek kadar feci şeyler bulup yaparım!
Abilerim kendi aralarında bakışırken Deren'in yüzündeki sırıtma içten bir gülümsemeye dönüştü.
"Tamam, başka bir yol bulalım," dedi Noah, yumruklarıma hayretle bakıp. "Carla olmazsa Nicolla'dan yürüyelim."
Deren koltuğunda irkilip Noah'a döndü. "O piçi baştan çıkarmam! Bir erkeği mi? Asla!"
Noah onun yüzüne baktıktan biraz sonra kahkaha atınca Dante ile Salvador'da ona katıldı. Deren gıcık olmuş şekilde kadehte kalan son yudumu içerken, "Baştan çıkartmaktan bahsetmiyordum," dedi Noah. "Başka bir yolunu bulalım."
Dante gülmeye biraz ara verip, "Nicolla'yı akşam yemeğine davet edelim," dedi. "Noah, sen onu artık affettiğini söylersin, biraz kanına girersin. Konuyu büyük babamın etrafında dolaştırırsın, halinden tavrından anlarsın. Eğer ki bunlar yaptıysa... bir sebepleri olmalı, bir çıkarları."
Deren, "Birer tane sıkın hepsine ölsünler, bu teferruatlarla uğraşmayın," dedi.
"Büyük babamızı onlar öldürdüyse zaten olacak olan bu."
"Onunla barışacağıma inanmaz, yaptıysa da bir şey çaktırmaz ama... çağıralım," dedi Noah, sesi agresifleşmişti. "Eğer öyleyse... ne istediler ki büyük babamdan? O hayatta tanıdığım en iyi insandı."
"Tekrar aileye girmek için birleştirici bir güç, bahane olarak görmüşlerdir belki," dedi Dante.
Düşünceli şekilde şakağımı ovalarken Deren’le göz göze geldim. O da bunun hakkında düşünüyor gibiydi. Onu daha çok ilgilendiren suikastçının bize verebileceği herhangi bir zarardı, kızlarını ve beni korumaktı derdi.
Karina'yı daha fazla bensiz bırakmak istemeyerek koltuktan kalktım ve Salvador, muhtemelen peşimden gelmemesi için Deren'i meşgul ederken merdivene yöneldim. Daha basamakları çıkarken de Karina'nın, "Karmen," diye seslendiğini duydum.
Karmen mi? Anne demiyordu, buna alışmaya çalışıyordum ama şimdi de adımla mı hitap edecekti?
Yıkılmış şekilde basamakta sendelerken Karina'nın eğildiğini fark ettim, sonra da basamakta zıplayan kediyi. Kediye doğru, "Karmen," dediğinde afallayarak kızımın adımlarını kontrol ettim düşmemesi için.
Kedi kendi etrafında dönüp Karina'nın ellerine doğru gelince, Angel'da koşarak basamaklardan indi. "Kedisinin peşinden geldi hemen."
Gözlerimi kırpıştırdım. "Kediye benim ismimle hitap ediyor."
"Hahaha evet, ben de şaşırdım. Karmen Karmen deyip duruyor, bir de peltek söylüyor adını, çok tatlı..."
Angel Karina ile kedinin yanına giderken ben elimi boynumda gezdirerek yutkundum. Parçalar çok çabuk birleşmişti. Kediye isin vermesi hakkındaki konuşmamızı hatırlıyordum. Kediye çok sevdiği bir şeyin adını vermişti; benim.
Söylemese de beni seviyordu.
Benim kalbim oysa, onun kalbi bendim.
Mutluluk gözyaşımı direkt sildim ve Karina'nın salona bakıp Deren'i gördüğünü fark ettim. "Yakışıklı," dedi biraz şaşkın, biraz utanmış halde.
Deren gözleri parlayarak koltuktan kalktı, buraya kadar geldi. Ruhum ve kalbime birlikte bakmak gibisi yoktu o an. Deren tek dizini kırarak onun önünde eğildi. Yanındaki ufak ellerinden izin ister gibi tuttu. "Bana her yakışıklı dediğinde, tatlı tatlı baktığında sana sarılmamak için ne kadar zor duruyorum tahmin edemezsin."
Karina başını omzunun üstünden çevirip baktı, burada olduğumu kontrol edince göz kırptım ona. Bunun üzerine Deren'e geri döndü. "Ben tatlı mıyım?"
Deren gözlerini kocaman açtı. "Bu soruyu nasıl sorarsın? Deli misin sen? Beni şeker hastası yaptın sen, tabi Nil'in de bunda payı var."
Karina parmaklarıyla oynarken başını etrafında dolaştırdı. Birisini aradı ve sonra, "Kızın burada mı?" diye sordu.
"Amcasıyla lunaparkta," dedi Deren. "Gitmek ister misin?"
Karina'm hemen, "Yok yok," dedi. "Ben evden çıkmak istemiyorum. Dışarıda korkuyorum." Gözlerini Deren'den uzaklaştırıp arkasını döndü, bana doğru gelip bacaklarımın etrafında dolanırken kedisi de takip ederek Karina'nın ayaklarında dolandı. Kızım yanımdaki elimi sıkıca kavrayıp her zaman yaptığı gibi güvenli alanına döndü.
"Nil amcasıyla birlikte ama sana bir mektup gönderdi," dedi Deren ve kalkıp koltuğa ilerledi. Ceketinin iç cebinden bir zarf çıkardı. "Yazmayı çok bilmediği için amcasına yazdırdı. Ve dedi ki Karina okusun." Yaklaşıp mektubu kızıma uzattı.
Karina yine benden onay bekledi ve onayı alınca uzanıp mektubu uzandı. Bana şaşkınca sordu. "Nasıl okunuyor?"
"Ben senin için okurum."
Karina biraz meraklı görünerek mektubu göğsüne yasladığında, başımı kaldırıp baktım Deren'e. "Sen affedilmek için bir aşk mektubu yazdın mı?"
Sırıttı. "Hayır. Benim affedilmek için başka planlarım var."
Gözlerini vücudumda dolaştırınca genzimi temizleyerek arkamı döndüm, Karina'mla beraber asansöre bindim. Abilerim Deren'i oyalarken biz kata çıktık. Karina'nın odasına girdik ve o balonlarına bakarken ben de mektubu zarfından çıkardım. "Okuyayım mı?"
Yanıma yürüyen bacaklarına baktım, kasları çok sağlıklı olmadığı için çarpık ve dengesiz atıyordu adımlarını. Zamanla düzelecekti. Kedisini yatağa çıkarıp kendisi de oturdu ve bana çekingen baktı. "Sen o kızı seviyor musun?"
Ah bebeğim benim. "Tabi ama bir çocuk, bir yakınım, bir ablası, arkadaşı olarak seviyorum. Seni kızım olarak, kalbim olarak seviyorum."
Utandığı için yüzünü koluma doğru saklaması beni gülümsetti.
Çıkardığım mektubu açtım ve dağınık bir el yazısıyla karşılaştım. Utku'nun olduğu anlaşılıyordu. Karina bana kulak verirken mektubu okumaya başladım.
Sevgili Karina...
Merhaba, ben Nil'im ama bu mektubu amcam yazıyor. Umarım söylediklerimi yazıyordur. Ben eve döndüm, seni göremeyince çok üzüldüm. Yatağına yatıp uyudum. Ne güzel annemi gördüğüm için mutluydum ama sen gidince mutsuzlaştım. Babam bana söz verdi, yakında görüşeceğimizi, beklememi söyledi. Sen benimle arkadaş olmak istemiyorsun ama ben seninle oyun oynamak, saklambaç oynamak istiyorum. Eğer oynarsan söz ebe hep ben olurum. Senin istediğin gibi oynarız. Gelene kadar sana hediye hazırlayacağım, umarım görüşünce bana sarılırsın amore mio.
Karina en güzel kız kalp.
Karina'yı çok seviyorum kalp.
Karina Nil kalp.
Karmen kalp Deren. (Utku'dan.)
Son satırlara bakarken Nil'in onları nasıl bir heyecan ve tatlılıkla söylediği adeta kulağımda çınladı, bu da beni gülümsetti. Asla pes etmiyordu, babasına çok benziyordu. Ateş ailesi sevdiği hiçbir şeyden kolaylıkla vazgeçmiyordu.
Tepkisini görmek için Karina'ma baktım. Mektubu izliyordu, sanki o da okumak istiyordu. "Sen Nil'i sevdin mi?"
Sorum üzerine düşünüyormuş gibi bana döndü. Hâlâ her ifadesini, mimiğini özlemle izliyordum. "Sana sarıldı."
"Çünkü beni seviyor, bir abla olarak. Sen neden bana sarılmıyorsun peki aşkım?"
Bu soruyu almayı beklememiş gibiydi. Belki de aklına bile gelmiyordu bana sarılmak. Başını önüne eğip elini kedisinde gezdirince derin bir iç çektim. Ayaklarını yere koyup kalktı ve bir balonun yanına gitti, dakikalarca kedisi ve balonlarla oynadı.
Kediye, "Korktun mu?" diye sordu ara ara.
Çünkü kendisi çok korktu.
Öğleden sonra psikiyatrist geldi, Karina ile görüştü. Karina bir yabancının yanında hep elimden tutuyordu, kadın da bunu görüyordu. Seansın sonunda bana hâlâ güvendiğini ve sevdiğini o da onayladı. Daha fazla konuşabileceğini ama hazır hissetmediğini, korkularının azalsa da hâlâ orada olduğunu söyledi. Bir süre daha kâbus görecekti, geceleri sürekli irkilecekti, kendisine sarılacaktı.
Akşama kadar kızımla beraberdim. Onunla ve Deren’le beraberken ilgim, alakam başka bir yöne kaymıyordu zaten. Deren yukarıya geldiğinde pek konuşmadım, beni suçladığı şeye kırılmalı mıydım bilmiyordum ama kırılmıştım işte.
Sara odaya gelip ziyaretçimiz olduğunu söylediğinde Nicolla'nın geldiğini anladım. Karina'yı yalnız bırakmak istemiyordum, onunla inerdim ama rahatsız olursa hemen geri odaya çıkardım. Akşam üstü hava serinlediği için kızımın üstüne bir hırka giydirdim, düğmelerini iliklerken gülümsedim. "Tanrı'm, sen nasıl bu kadar güzelsin..."
Beraber yataktan indik, asansöre yöneldik. Giriş katta inince Karina oyuncağını göğsüne bastırmış, elimden tutuyordu. Sesleri takip ederek köşeden döndük ve Nicolla ile Enrica'nın orada olduğunu gördük. Abilerim ve Deren ayağa kalkmış, onu selamlıyordu. Omuzlarımı dikleştirdim ve Karina'mla beraber bir adım daha atarken elimi tutan parmaklarının kaskatı kesildiğini fark ettim. Gözlerimi aşağıya indirdim ve Karina kucağındaki oyuncağı düşürüp baktığı yere doğru gözlerini kocaman açtığında, kalp atışlarım hızlandı.
"Anne," diye fısıldadı önce.
Ardından korkuyla çığlığı bastı ve evi buz gibi bir sessizlik kaplarken, mutlulukla acıyı bir arada yaşadım.
BÖLÜM SONU.
Yorumlar yükleniyor...